28 Aralık 2007 Cuma

Yeni Yıl

Yeni yıl geliyor.Yeni yıl güzellikler getirsin hepimize.Mutlu, huzurlu bir yıla girelim hep beraber,sevdiklerimizle.
Ben de yeni yıla yeni bir işle başlıyorum:)

Yaşamak öyle güzel öyle derin
Bir dostun sıcacık merhabasında
Yürekten gülüşünde
Yaşamak güzel şey
Ellerin sevdiğinin ellerinde
Gözlerinde sevgi dolu bakışlar

GÜLTEN AKIN

15 Aralık 2007 Cumartesi

Mutluluk



Hep içimdeydi.İzlemeyi çok istiyordum.Bir şeyler çıkmış her seferinde,bir türlü seyredememiştim.Nihayet bugün seyredebildim.Ve çok etkilendim.Çok mutlu oldum.Üzüldüm biraz da.Hüzünlendim.İçim bir tuhaf oldu.Duygularım iç içe geçti.
Senaryo,müzikler,oyunculuklar...Tümü.Çok ama çok iyiydi.

8 Aralık 2007 Cumartesi

Derman


Çocukluğumun filmidir,Derman.İzlemeye Gül sinemasına gitmiştik ailece.Bayağı kalabalıktık.O kar sahneleri,Bahar gelinin çığlıkları hiç aklımdam silinmeyen sahneler;çocukluğumdan kalan.Büyüyünce birçok kez seyrettim.Seyrettiğimde de hep çocukluğuma döndüm.Hep birlikte izleyişimize ve annemlerin gözyaşlarına hakim olamayışlarına.Bugün tekrar izlediğimde,o büyülü sahnelerle ben tekrar geçmişte gezinip durdum.Ben de çok güzel bir yeri olan "Derman" filmiyle karşılaşmak-tekrardan-hem mutlu etti,hem de hüzünlendirdi beni.

7 Aralık 2007 Cuma

1 Aralık 2007 Cumartesi

Sultan


Bugün büyük ve zorlu bir temizliğin ardından,çayımı demleyip oturmuşken televizyonda bir de ne göreyim:Sultan;Türkan Şoray'ın en sevdiğim filmlerinden.Ne sıcak duygu dolu bir filmdir,Sultan.Her izlediğimde büyük bir keyif alırım.Gerçi tüm filmleri güzeldir Türkan Şoray'ın.Hepsi ayrı bir tad bırakır insanda.Sultan filminde de gururlu ve mücadeleci tavrı izlemeye değerdir.Ayrıca Bulut Aras,Adile Naşit ve Şener Şen'de muhteşemdirler.Film insanı alıp götürür.
Yorucu bir günün ardından nasıl da tüm yorgunluğum silinip gitti.

27 Kasım 2007 Salı

Tiramisu


Dün akşam tiramisu yaptım.Ne zamandır denemek istiyordum.Güzel olup olmayacağından emin değildim.Bir de zordur yapması diye düşünüyordum.Fakat çok kolaymış.Büyük bir keyifle yaptım ve çok beğenildi.Kekini çok iyi ıslatmak gerekiyor,o zaman ağızda daha bir güzel dağılıyor.Ben portakal ağacından aldım tarifi.Çok güzel bir tarif.Hazır pandispanya kullanılıyor.Ve kreması çok basit bir şekilde oluşturuluyor.Tarif için http://www.portakalagaci.com adresinden yararlanabilirsiniz.Denemenizi tavsiye ederim.

18 Kasım 2007 Pazar

Son Yaprak

Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokağının neredeyse
tamamı ressamlardan oluşmaktaydı. Bu mahallede, üç katlı bodur
bir tuğla yığınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı.
Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.

Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri zatürree hastalığına yakalandı.
Genç kız günden güne eriyordu. Bir gün, arkadaşı resim yaparken
o da yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...

Geriye doğru sayıyordu; "Oniki" dedi, biraz sonra da "onbir"; arkasindan
"on", sonra "dokuz"; daha sonra, hemen birbiri ardina "sekiz" ve "yedi".
Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba?
Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki
tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş,
yaşlı mı yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.

Dönüp arkadaışna "Neyin var?" diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde" altı" dedi.
"Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.
Saymaktan başıma ağrı giriyordu. Ama şimdi kolaylaştı.
İşte biri daha gitti. Topu topu beş tane kaldı şimdi."
"Beş tane ne?" diye sordu arkadaşı. "Yapraklar, asmanın yaprakları.
Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim. Hissediyorum bunu."

Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü.
Fakat o: "İşte bir tanesi daha gidiyor. Hayır, çorba filan istemiyorum.
Bununla geriye dört tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü
görmek istiyorum.. Ondan sonra ben de gidecegim." diyerek cevap verdi.

Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt katta ki yaşlı ressama
ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama.
Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu. Ertesi sabah hasta kız hemen
arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş
gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle esen
rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu.

Sapına yakın tarafları hâlâ koyu yeşil kalmakla birlikte, testere ağzı gibi
tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak,
yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyordu.

"Bu sonuncusu" dedi hasta kız."Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.
Rüzgârı duydum. Bugün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim."
Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar, alacakaranlıkta bile, asma
yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu görebiliyorlardı.

Derken şiddetli yağmur tekrar başladı. Hava yeteri kadar aydınlanır
aydınlanmaz, genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı
hâlâ yerindeydi. Genç kız, yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra
arkadaşına seslendi. "Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir insan
olduğumu göstermek istercesine, bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu.

Ölümü istemek günahtır. Şimdi biraz bana çorba verebilirsin." dedi.
Akşamüstü gelen doktor ayrılırken; şimdi alt kattaki bir hastaya
bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree.
Yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama
daha rahat eder diye bugün hastaneye kaldırılıyor dedi.

Ertesi gün doktor : "Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız." dedi.
O gün öğleden sonra arkadaşı artık iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki
yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş.

Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken
bulmuş. Pabuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir
haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti
kimse. Sonra, hâlâ yanık duran bir gemici feneri, yerinden sürüklene
sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde birbirine
karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış bir kaç fırça
bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgâr estiği zaman
bile yerinden oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şaheseriydi. Yaşlı adam,
son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi yapıp yapıştırmıştı.



O.Henry

21 Ekim 2007 Pazar

Sonbahar


Havalar bayağı soğudu.Gün geçtikçe daha da soğuyor.Sonbahar kendini güzel bir şekilde hissettirmeye başladı.Uzun zamandır bekliyordum yağmurları,soğuğu.Çok severim sonbahar ve kış mevsimini.Belki de sonbahar çocuğu oluşumdandır bu.Evde keyif yapmak için en uygun mevsimler.Dışarda yağmur veya kar,sen evde otumuşsun çayını yudumlayıp kekini yerken,bir yandan da güzel bir Türk filmi seyretmektesindir.Tabi Okan'ım ve Dilekciğimle birlikte bu keyif anları daha da güzel olur.Benim mevsimlerim başladı:)

19 Ekim 2007 Cuma

5 Ekim 2007 Cuma

SENİ SEVDİM

Eylül ne çabuk gelip geçti,hiç anlamadim.Neler hayal etmistim Eylül ile ilgili.Yagmurlar yaacakti.Ben yagmurlarda islanip sonu gelmeyen yürüyüsler yapacaktim.Çok az yagmur yagdi ve ben çok az yürüdüm.Olsun, yine de güzeldi...

Çok sevdigim Gülten Akin siirini paylasmak istiyorum:

SENİ SEVDİM


Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin




Gülten AKIN

19 Eylül 2007 Çarşamba

Bir Aşk Yaşamak Alanya'da... (2)

Serik'e kadar gitmiştik.Bir köy düğünü vardı.Ama ağırlık politikadaydı.Politikacılarla çevriliydim.Hiçbir tad almadım o birkaç günlük çalışmada.Sonra bir daha film festivalinde,sonra bir daha ödül töreninde...Uzanmak biraz ötelere,Alanya'ya,olmadı.
Şiirlerdir,öykülerdir bir yöreyi anlamlandıran,ölmezleştiren.Belki yoktur gerçekte o şiirin verdiği güzellik,ama hayal edilir,var sayılır.Alanya yazın dünyasında yer etmezse yaşamış sayılmaz!Nerde şairleri,öykücüleri?Varsa da, gizlenmişler...Bir yere gittiğimde aradığım onlardır.Kendileri olmasa da,yapıtlarıdır.Gözle görmek yetmez tanımaya.İnsanıyla,gerçeğiyle,tarihi,coğrafyasıyle değil,şiirlerdeki,öykülerdeki büyüsüyle...
Yalnız adı bile etkileyici,Alanya,Alaiye?..Portakalıyla anımsanan bir ad!Yalnız güzelliğyle,tarihiyle değil,yazınıyla anımsanmalı derim ben.Biliyorum Alanya düşü bende daha çok yaşayacak.Görmek istemeden,görmeden.Ya,gidip görünce bir kırıklığa düşersem?Hep yanılgılar beni bekler.Yine de hayalleri gerçek kılmalı,kaçmamalı,korkmamalı,düş yitmesinden.Hangi yaşta olursan ol varsaydığın güzellikleri görmezlikten gelme!Böyle deriz de yerimizden kalkmak zor gelir.Hele kimi yaşların üstündeyseniz,kendinizi yaşlı yorgun duyuyorsanız,sanıyorsanız...Görmek mi yoksa bir kitaba dalıp,bir sigara yakıp Alanya'ları düşlemek mi daha iyi?
İnsan görmeden de severmiş!Goethe ne der:"Ben seni seviyorsam,senden buna ne?"Ben Alanya'yı adıyla sevmişimdir.Görsem aynı duygu kalır mı?
Varsın bensiz yaşasın Alanya!Ama şiirleri,öyküleri,romanları olsun.Güzellikleri,güzel insanları yazarlar ölümsüzleştirir.Dahası güzellik verir onlara.Geçmişten geleceğe bir masal gibi yaşatır.Kuşaklar değişsede...
Bir aşk yaşamak!..Ne zaman?Şöyle kırk yıl öncede olsaydım!Yitip gitmiş bir zamanda!..Yaşanmamış,hiç yaşanmayacak!..Ama Alanya'lar,hep yaşayacak.
OKTAY AKBAL

17 Eylül 2007 Pazartesi

Bir Aşk Yaşamak Alanya'da...(1)

Bir aşk yaşamak isterdim Alanya'da!...
Aşklar yaratan,aşklar doğuran,aşklar yaşatan yerler vardır.Görmesek de bilmesek de düşleriz.Geçmiş anılarımızda kalsın isteriz.Olmaz!İçimizde kalır bu özlem.
Ben Alanya'yı görmedim.Resimler,filmler de bir şey yapmaz.Şöyle bir araba penceresinden seyretmek de!Pek çok kent gezdim,otomobil,otobüs camlarına yansıyan görüntüleriydi.Oysa bir kenti tanımak ancak ayaklarla olur,gözlerle değil!Adım adım yürünecek ,yokuşlara tırmanılacak,anıtların merdivenlerinden çıkılacak,kıyılarında yüzülecek,meyhanelerinde rakının tadına varılacak...
Elbet aşklar da yaşanacak!yaşanması düşünülecek,hiç olmazsa!Çocukluğumdan beri birtakım kentleri hayal etmişimdir.Paris'leri,San Francisco'ları,Venedik'leri,Tokyo'ları...Çoğunda yaşadım,yaşamak bir kaç gün oralarda kalmaksa...Ne zaman ki,bir yörede bir duygu seli beni alıp götürdü,ne zaman ki bir rüzgar esip geçti,o yöre,o köy,o kent dipdiri kaldı belleğimde...
Bana ayıp geliyor kimi yerleri görmedim,gezmedim,tanımadım demek!...Güzellikleri beni çağırdığı halde...Uzun süre Bodrum'du,sonra gördüm,etkilemedi.Değilmiş düşlerimdeki gibi!..Marmaris biraz daha başka,o da zamanla çirkinleşti.Antalya'ya gittim geçen yıl.Koca apartmanlar dolmuş her yere.Nerde benim ilk kez gördüğüm 1957 Antalya'sı,parkı,sokakları,insanları...
OKTAY AKBAL

12 Eylül 2007 Çarşamba

Adam Öykü


Bir iki sene öncesine kadar Adam Öykü dergisi vardı.Uzun yıllar aralıksız takip ettim.İki ayda bir yayınlanırdı.Çıkma dönemlerinde koşa koşa bayiiye gider,heyecanla gelip gelmediğini kontrol ederdim.Onu alışım,içinde kimler,neler var diye merak edişim hepsi çok güzeldi.Sonbahar gelmişken ben o günlerime döndüm.Adam Öykü'yü takip ettiğim günlere.Ne olduysa birdenbire çıkmaz oldu.Ondan sonra yayınlanan öykü dergileri nedense ben de o heyecanı yaratmadı.Yine güzel dergiler var ama Adam Öykü'nün yerini tutmuyor.Bir şeyler eksik kalıyor.Zaman zaman eski sayılarına tekrar dönüp,okuyorum.Umarım tekrar yayımlanma gibi bir durum söz konusu olur.

30 Ağustos 2007 Perşembe

Yiğit'in Doğum Günü


Bir tanecik Yiğit'imizin bugün doğum günü.Onu çok özlüyoruz ve seviyoruz.Yanında olamasakta onun nice nice sağlıklı,mutlu günlere adımlarını atmasını diliyoruz.Filizciğimin ve Yiğit'imin yanaklarından öpüyoruz.
Doğum günün kutlu olsun bir tanem.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Kek Denemelerim

Kek yapmayı çok severim.Güzel de yaparım.Fakat ben hep süt ile yapardım.Birkaç keredir yoğurtla yapmayı deniyorum.İlk yaptığımda harika bir kek oldu.Fakat ikinci denememde kekim çöktü.Şimdi tekrar deneyeceğim.Bu yaptığım, yoğurtlu kekin tarifini vereyim.

Malzemeler:

3 adet yumurta
Yarım su bardağından biraz fazla sıvıyağ
1 su bardağı yoğurt
Bir buçuk su bardağı şeker
Bir buçuk iki su bardağı un
Birer paket vanilya ve kabartma tozu
İstediğiniz kadar kuru üzüm

Yapılışı:

Yumurta ve şekeri iyice çırpın.Sonra yoğurt ve yağı ekleyin.Un,kabartma tozu ve vanilyayı da ekledikten sonra en son kuru üzümü ilave edin.Sonra kalıba dökün.150 veya 200 derecede pişirin.

21 Ağustos 2007 Salı

Blogumda sevdiğim şairlere ve onların şiirlerine yer vermek istedim.Çok sevdiğim iki şairden çok güzel iki şiir:

ÇOK GÜZEL ŞEY

Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.


Melih Cevdet ANDAY

GÜN OLUR

Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!...
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...


Orhan VELİ

7 Ağustos 2007 Salı

Eylül


Ağustos ayı geldi de geçiyor.Eylül ayı yaklaşıyor.En sevdiğim ay olan Eylül.Eylül ayı ne güzeldir.Eylül'de güneş bir başka doğup batar.Eylül'de çayın sigaranın tadı manzara ile birlikte bir başka olur.İnsanın kendini sokaklara atası gelir bu ayda.Boş boş dolaşmak,kendini dinlemek,kendiyle başbaşa kalmak gelir insanın içinden.Bir de sinemaya gitmek.Güzel bir aşk filmi izlemek ister insan.Ne de olsa aşklarda bir başka yaşanır bu ayda.Dökülmüş sararmış yapraklarla dolu, ağaçlarla uzayıp giden bir yolda saatlerce yürüyesi gelir insanın.Ve daha birçok şey yapası gelir insanın.İçi içine sığmaz.Eylül ayı geliyor.Sevdiğim Eylül.

26 Temmuz 2007 Perşembe

Zeytinyağlı Barbunya

Bugün zeytinyağlı barbunya yaptım.Çok güzel oldu.Tarifini vermek istiyorum.

Malzemeler:

Yarım kg.barbunya
İki adet havuç
Üç adet kabukları soyulmuş domates
5-6 diş sarmısak
iki adet soğan
Bir yemek kaşığı salça
Tuz ve zeytinyağı
Bir avuç kadar maydanoz

Yapılışı:Önce barbunyaları yıkayıp, az suda kaynatıp, suyunu süzün.Sonra tencereye alıp üzerine sarmısakları,soğanları,domatesi,küp küp doğranmış havuçları,zeytinyağını ve iki bardak sıcak suyu koyup kısık ateşte bir yarım saat kadar pişirin.En son maydanozları ve tuzunu ilave edip ocağı kapatın.Afiyet olsun.

Canan'ın Pizza Tarifi

Sevgili arkadaşım Canan çok güzel pizza yapıyor.Yapılması çok kolay bir pizza.Önceden çok denemiştim pizza yapmayı.Fakat bir türlü tutturamamıştım.Ya hamuru tam pişmiyordu ya da üstündeki malzemeler çok kuruyordu.Canan'ın sayesinde öğrendim püf noktalarını.Bu pizza için biz fırından ekmek hamuru alıyoruz.Normal fırın tepsisi için iki ekmeklik hamur yeterli oluyor.Üst malzemesi sizin tercihinize bağlı.Ne eklemek isterseniz artık bu size kalmış.

Yapılışı:Ekmek hamurunu önce sıvı yağ ile biraz yoğurun.Fırın tepsisini yağlayıp, bu hamuru tepsiye düzgün bir şekilde yayın.Sonra bu hamuru fırına verip pişirin.Hamur pişerken pizzanın sosunu hazırlayın.Bunun için iki dometesi rendeleyin.İçine iki üç diş ezilmiş sarmısak,bir yemek kaşığı salça,çok az sıvıyağ,tuz, bir tatlı kaşığı kekik ve yarım bardak su ekleyin.Bu sosu iyice karıştırın.Pişen hamuru fırından çıkarıp tüm malzemeyi pişmiş hamurun üstüne yayın ve sosu üzerine gezdirip tekrar fırına verin.Malzemelerde piştikten sonra en son üzerine biraz kaşar peyniri gezdirin ve peynir eridikten sonra pizzamızı fırından çıkarıp sıcak sıcak servis yapın.Afiyet olsun:)

22 Temmuz 2007 Pazar

Sinema Tutkumuz

Canım Okancığım ile benim güzel bir tutkumuz var.Sinema.Bu konu ile ilgili onunla ne güzel anlar paylaşmışızdır.Film seyretmek bizim için ayrı bir keyiftir.Özellikle kış dönemlerinde.Bir de çalışmadığım bir dönemse değmeyin keyfimize.Ben ona güzel güzel yemekler tatlılar yapıp yedikten sonra çay demleyip film başına oturuşlarımız görmeye değerdir:)Dışarıda da kar varsa süperdir:)Fimler tükenmez,biz seyretmekten bıkmayız.Filmlerin tatlı büyüsüne kapılıp gideriz.Yaz geldiğinde biraz azalır seyirlerimiz.Kış yaklaştığında sevinirim ben.Başlıyor bizim seyirlerimiz diye.Canım benim ne güzel hayaller kurmuştuk bu sene için,sinema-televizyon bölümüne girecekti.Olsun bu hayalimiz bir sene sonraya ertelendi.Biliyorum ben o istediği, sevdiği meslekle uğraşacak.

Okul Arkadaşlıkları

Üniversitedeki arkadaşlarımı düşünüyorum bazen.Üzerinden neredeyse dokuz yıl geçmiş üniversite hayatımın.Okul bitince sürekli arardık birbirimizi.O günlerimizi farklı şehirlerde de yaşatmaya çalışırdık.Yaz döneminde birbirimize gidip gelmeler olurdu.
Sanırım insanın en güzel dönemi oluyor öğrencilik dönemi.Her şey toz pembe.Gülüp eğlenmeler,çaylar sohbetler, sürekli bir arada olmalar.Bir de dersler.Onlardan nasıl olsa geçilirdi.Okul nasıl olsa biterdi.Bitiyor da.
Ama zaman öyle bir geçiyor ki hiç anlamıyorsun.Herkes yaşam çabasında.İş bulma çabası,evlenip aile geçindirme derdi.Bir bakıyorsun o aramalar gittikçe azalmış.Gidip gelmeler yine öyle.Herkes farklı farklı yerlere dağılıp gitmiş.
Zamanla onların iyi olduğunu bilmek yetiyor.Ve anlıyorsun ki hiçbir şey o dönemdeki gibi olmuyor.Yalnızca o dönemi hatırladığında gülümsüyorsun,ne güzel günler geçirdiğini düşünüyorsun.Hayatının güzel bir dönemi olarak anılarında kalıyor.

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Günebakan

Evvel zaman içindedostlar
Ağaçlara ev kurardık
Tatlı bir düş içinde
Bir yere bir göğe bakardık

Gönlümüz kuş gibiydi dostlar
Dünyaya kanat açardık
Tutsak değildik zamana
Başına buyruk yaşardık

Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Ay büyülüydü yakamoz deniz
Ardından koştuğumuz son bahardan

Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman
Artık dönemesek de geriye
Ardından koştuğumuz o zamandır

O zaman bu zamandır dostlar
Ne ister neyi özleriz
Denizini arayan akarsulara benzeriz
Pencereler bırak açık kalsın
Geceleri yağmurlar yağsın
Günebakan düşlerimiz yağmur sesiyle çoğalsın*


Şiir:Meral Özbek

12 Temmuz 2007 Perşembe


Canım Filizciğim ve Yiğit'im geldi.Çok mutluyum.Bütün gün Yiğit'in arkasından koşturuyoruz.Yiğit tatlı mı tatlı,şirin mi şirin.Bütün gün bize akla gelmez şirinlikler yapıp duruyor.Hayatımın en enerji dolu günleri.Onu da annesini de çok ama çok seviyorum.

7 Temmuz 2007 Cumartesi

Dila Hanım


Bu sabah televizyonda Dila Hanım'a rastladım.Ne kadar sevinmişim.Uzun zamandır televizyon kanallarında doğru düzgün bir Türk filmine rastlamak çok zor.Herşey magazinden ibaret.Önceleri hatırlıyorumda Türk filmlerinin belli saatleri olurdu.O saatlerde güzel filmler verilirdi.Bir ara Sinema Türk kanalında da çok iyi filmler vardı.Dila Hanım,Mine,Anayurt Oteli,Bir Yudum Sevgi,Kırık Bir Aşk Hikayesi,Seni Seviyorum,Gizli Yüz ve bir sürü güzel film. Hepsini aralıklı olarak verirlerdi.İzleme şansınız vardı.Şimdi Türk Max oldu.Ben o eski tadı bulamıyorum.Diğer kanalları ise hiç saymıyorum.Hepsi magazin programıyla dolu.Güzel bir Türk filmi izleme şansınız sıfır.Çok nadiren rastlarsanızda izlemek istemeyeceğiniz kadar kötü filmler.

Ben o eski Türk filmlerini izlemeyi çok özlemişim.Bu sabah karşımda Dila Hanım'ı görünce ne kadar sevindiğimi anlatmam zor.

5 Temmuz 2007 Perşembe

AYÇİÇEKLERİ'NDEN


ne çok şey anlatırız

bir yaşamı sırtlamış götürürken;

ne çok şey dinleriz

bir yaşamın kıyısında dinlenirken;

kendiliğinden unuttuklarımız,

unutmak istediklerimiz,

anımsadıklarımız

ya da yeniden kurguladıklarımız

birbiriyle örülür

ve bir öykü gözlerini dünyaya açar

çit kenarına savrulmuş bir ayçiçeği gibi.*


* Çok sevdiğim yazar Nalan Barbarosoğlu'nun Ayçiçekleri adlı öykü kitabından alıntıdır.

4 Temmuz 2007 Çarşamba

Sardunyalarım ve Cam Güzellerim

Uzun zamandır evimde bolca sardunyam ve cam güzellerim olsun istiyordum.Ama çok olsun istiyordum.Öyle bir tane ya da iki tane değil.Bu isteğimi fazla geciktirmemeliydim.Dün aklıma gelir gelmez hemen koştum komşumuz olan ablaya.Bana şöyle rengarenk sardunya ve cam güzelleri dedim,büyük bir heyecanla.Hemen birlikte hazırlamaya başladık.Büyük, geniş havuz tipi saksılarda rengarenk sardunya ve cam güzelleri hazırladık.Onları coşkuyla eve getirmişim.Balkonumun en güzel yerine konumlandırmışım.Hemen onları sulamışım.Şimdi onlarla güzel bir dostluğu paylaşıyoruz.Birlikte arkadaşlık edip,dertleşiyoruz.En kısa zamanda güzellerimin resimlerini çekip sizlerle paylaşacağım:).

3 Temmuz 2007 Salı

Zeytinyağlı Fasulye

Yaz geldiğinde taze fasulye yapmasını çok severim.Hem çok kolaydır hem de çok lezzetli.Sık sık yaparım taze fasulyeyi.Size tarifini vermek istiyorum:

Malzemeler:

1 kg. taze fasulye
3-4 adet kabuları soyulmuş domates
2 adet kuru soğan
2 yk salça
zeytinyağı,tuz

Yapılışı:Ben önce fasulyenin kenarlarını aldıktan sonra yıkayıp ortadan ikiye bölüp inceltiyorum.Bu şekilde hem daha çabuk pişiyor hem de daha lezzetli oluyor.İnceltilmiş fasulyeyi tencereye aldıktan sonra üstüne önce küp küp doğranmış soğanları daha sonra da domatesleri koyup üzerine üç dört kaşık zeytinyağı gezdiriyorum ve salçasını ekliyorum.İki bardakta su gezdiriyorum üstüne.Ve kapağını kapatıp önce hızlı ateşte sonra kısık ateşte bir yarım saat kadar pişiriyorum.Fasulyeler piştiğinde zeytinyağlı fasulyemiz yenmeye hazırdır.

26 Haziran 2007 Salı

Muhsin Bey


Beni en çok etkileyen filmlerden birisidir Muhsin Bey.Kaç kere izlemişimdir sayısını hatırlamıyorum.Muhteşem bir karakterdir benim için.Şener Şen ve tüm oyuncular çok iyidir.Filmdeki o etkileyici hava insanı filmin içine alır ve bırakmaz.Muhsin Bey'in Ali Nazik'i türkücü yapma çabası bir türlü pes etmemesi, bunun dışında Sevda Hanım'a duyduğu ilgi, Osman ile yaptıkları düzenlemeler hepsi ama hepsi harikadır.Beni en çok etkileyen sahneler ise Muhsin Bey'in çiçekleri ile yaptığı konuşmalardır.Evindeki o sıcak havadır.Dinlediği müziklerdir.Düşüncelerinden, kararlığından vaz geçmeyişidir. Ali Nazik için yaptıkları ve hapisten çıktığında karşılaştığı tablodur.Hayal kırıklığının ve insana verilen emeğin en kırıcı olduğu andır bu tablo.

25 Haziran 2007 Pazartesi

NAZIM'DAN

Çok sevdiğim bir şiiridir, Nazım Hikmet'in.Ayrıca Ezginin Günlüğü'de çok güzel bir şekilde yorumlamıştır.Onlardan dinlemekte ayrı bir keyiftir benim için.

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...

24 Haziran 2007 Pazar

21 Haziran 2007 Perşembe

Annemin Çorbası

Kaç gündür evde tadilat var.Uğraş uğraş bitmiyor.Tabi yalnızca tadilat olsa neyse bunun sonrası var.Temizlik.En zor olan.Gerçi ev düzene girince temizliği kolay oluyor .Fakat o düzeni tekrar-eskisinden daha da iyi-kurmak gerekiyor.Ben de kendimi bu temizliğe biraz fazla kaptırmışım.Evdeki ıvır zıvırı atayım derken herşeyi atmışım.Günlerdir evde kıyamet kopuyor.Kendimi çok zor aklayabildim:)Neyse ucuz kurtuldum.Artık tadilatmış,büyük temizlikmiş hepsini atlattım.Sıra sevgili bloğumla ilgilenmeye geldi.Yeni tarifler vereyim istiyorum size.Bu sefer annemin çorbasını anlatacağım:

Malzemeler:
1 adet tavuk göğsü
1 küçük kase tel şehriye
1 adet yumurtanın sarısı
tuz,limon

Yapılışı:Tavuk göğsünü iyice kaynatıp pişirin.Sonra göğsü çıkardıktan sonra tel şehriyeyi kaynamış suya atıp pişirin.Altını kapattıktan sonra bir kasede yumurtanın sarısını ve bir adet limon suyunu iyice çırpıp çorbaya ekleyin ve karıştırın.Tuzunu ekleyin.Afiyet olsun.

8 Haziran 2007 Cuma

Zeynep'in Sirkeli Yoğurtlu Çorbası

Bu çorbayı kızkardeşim Filiz'den öğrendim.Çok güzel bir çorba.Bu çorbayı büyük bir keyifle yapıyorum.Evdekilerde çok beğeniyor.Sizlere tarifini vereyim.Ayrıca Filizciğime de çok teşekkür ediyorum.

Malzemeler:
2-3 adet but
1 adet soğan
2-3 diş sarmısak
1 kase dolusu yoğurt
3-4 yemek kaşığı un
7-8 bardak kaynamış su
sirke,nane

Yapılışı:Soğan ince ince kıyılarak sarmısakla birlikte bir kaç kaşık yağda iyice öldürülür.Sonra tavuk butlarını koyarak biraz hep birlikte çevirdikten sonra kaynamış su ilave edilir.Tavuklar pişip iyice kaynadıktan sonra başka bir kapta yoğurt un ve bir bardak su güzelce çırpılır ve kaynayan çorbaya eklenir.Bir beş dakika kaynatılır. Köpüklenirse köpüğü alınır.Altını kapattıktan sonra tuzu eklenir.Çorbayı kaselere alıp istenirse sirke dökülür.Ben özellikle sirke ekliyorum.Çok daha lezzetli oluyor.Ayrıca haşlanmış tavuk butlarını didikleyip içine ekleyebilirsiniz çorbanın.Hepinize afiyet olsun.

7 Haziran 2007 Perşembe

Yapmak istediğim çok şey var blogumda.Mutfakla ilgili düşüncelerimi,sinema ve fotoğrafa duyduğum ilgiyi yazmak istiyorum zaman içerisinde.Ve de bunların dışında ne olursa.
Uzun zamandır Tarçın'ın Mutfağını takip ediyorum.Harika bir site.Tarçın'dan çok şey öğrendim.
Bir de zeynep'in yeri ile tanıştım kısa bir süre önce.Çok sevdim Zeynep'i ve fotoğraflarını.Fotoğraflar harika.Bakmalısınız.
Başlangıç için sanırım yeterli bu kadar gevezelik.Görüşmek üzere.Şimdilik Hoşçakalın.

Merhabalar

İnternetteki bloglar çok hoşuma gidiyordu.Özellikle yemek ve resimlerle ilgili bloglar.Birkaç gündür kendi kendime diyordum ki ben de blog yapacağım:)Ama nasıl yapılır nereye girilir.Hiçbir fikrim yoktu.Bugün internette dolaşırken birden karşıma gelmesin mi "kendi blogunu yarat"diye.Nasıl sevinmişim.Hemen başlamışım kendi blogumu yaratmaya.Meğersem ne kolaymış.Evet arkadaşlar artık benim de bir blogum var:)Herkese sevgilerimi gönderiyorum.Merhabalar...