8 Şubat 2009 Pazar

Duru'cuğuma


İki haftada hayatımızda birçok şey oldu.Hem üzüldük,hem sevindik.Duru'cuğum çok hastalanmış,çok üzüldük fakat hiçbir şey yapamadık.İnsanın sevdiklerinden uzak olması dayanılmaz oluyor.Şimdi daha iyiymiş bu sevindirdi bizi.


Canım kardeşim Ozan'cığım için Manisa Soma'ya gittik.Eda'cığımın ailesi orada oturuyor.Çok keyifli bir tanışma oldu.Birbirimizi çok sevdik.Çok güzel bir şekilde ağırlandık.Naime Teyze çok güzel yemekler hazırlamıştı.Muhallebili kadayıf tatlısı harikaydı,hemen tarifini aldım,bir ara yazacağım.Artık bundan sonra güzel günler onları bekliyor.Onların adına çok mutluyuz.


Yeni bir işe başlamanın heyecanı devam ediyor.Bir hafta oldu ama alıştım sayılır.İyi olacağına inanıyorum.


Geçen haftalarda Ezginin Günlüğünün imza günü vardı Beyoğlu'nda.Albümlerimi imzalatmıştım.Bu aralar onları dinliyorum yine.Özellikle "Her şey yolunda"albümlerinden "Unut gitsin"adlı şarkı dilime dolanmış vaziyette.
"Unut gitsin adımı,arkamdan da ağlama
Göz yaşınla da eğlenir,onu da alıp satar bu dünya..."


Çok sevdiğim yazar Özcan Karabulut'un eski kitaplarına bakıyorum bu aralar.Ne büyük keyifle okumuştum kitaplarını:Belki de Kaybeden Zaman,Baştan Sona Yalnızlık,Aşkın Halleri,Hüzünle Bazı Günler ne etkileyici öykü kitaplarıydı.Şimdi "Amida,Eğer Sana Gelemezssem"adlı bir roman çıkarmış Özcan Karabulut.Bu kitabını da en kısa zamanda alıp okuyacağım.


Siyah beyaz fotoğraflarımıza baktım bu sabah kötü oldum.Şimdi yanımızda olmalarını, bu günleri birlikte yaşamayı ne çok isterdim.





30 Ocak 2009 Cuma

Verim


Öykü hayatımda hep farklı bir yerde oldu.
Hayatı,insanları,duyguları sanki daha çarpıcı bir şekilde anlatıyor.

Hayatımda güzel değişiklikler oluyor,pazartesi yeni bir işe başlayacağım.Bunun için çok mutluyum.
Beni etkileyen kısa bir öyküyü buraya yazmak istedim:



Pencere önündeyim.Tül perde ardındayım.Balkon,yerden yalandan yüksek bir balkon.Kış balkonunda yaz kalabalığı.Sandalyeler masasız ve üstüste.Kovalanmayan bir kedi ve kuyruğu çiçeği solmuş üç saksı arasında.

Karşı cam gölgesinde yağmur.

Çocuk sesi yok,yağmur var.

NECATİ TOSUNER

17 Ocak 2009 Cumartesi

Otel Odaları

Geçen gün TRT1 kanalında tanıtımını görünce bu belgeseli kaçırmamalıyım dedim kendi kendime.Çok sevdiğim arkadaşlarımdan Seçil gelmişti dün.Seçil erken uyuyor,belgeselse gece başlıyordu-Böyle güzel şeylerin gece verilmesi de ayrı bir konu-Oturdum televizyonun karşısına başladım beklemeye.Nihayet gece bir gibi başladı.
Ödemiş'te bulunan tarihi Yıldız Oteli ve orada yaşayan yaşlı bir amca araclığıyla insanların ve yapıların aralarındaki bağ etkileyici bir şekilde anlatılmıştı.Yaşlı amca altmış yaşlarındadır ve kimsesizdir,otele sığınmış ve yaşamının geri kalan kısmını burada geçirecektir.Eski bir ranza,kırık dökük bir masa ve geçimini sağladığı bir tambur odasında bulunan tüm eşyalardır.Eğlencelerde tambur çalmaktadır.
Eski oteller ve yüzler beni hep etkilemiştir.Özellikle yaşlı insanlar ve hikayesi olan yüzler.Yıllar önce gittiğim Akhisar'da ki kaldığımız oteli unutmam.Yusuf Atılgan'ın o çok etkileyici romanı ve sonradan Ömer Kavur'un filme çektiği Anayurt Oteli,beni çok etkilemiştir.
Belgeselde yaşlı amca zaman zaman yüzünü kapatarak ağlamaktadır.Bu,insanın içine işlemektedir.Belki yalnızlığına ağlar. Belki de otel ve yaşlı amca yalnızlıklarını paylaşırlar,kimbilir.


Masa da masaymış ha / Edip Cansever

Adam yaşama sevinci içinde masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta işte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür masaya biranın dökülüşünü koydu uykusunu koydu Uyanıklığını koydu tokluğunu açlığını koydu
Masa da masaymış ha bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu adam ha babam koyuyordu.