28 Mayıs 2018 Pazartesi

Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar

...
İnsanın gizi yarasından doğuyor, ondan kök alıyor. Yara acıtıyor, kanıyor, hatta bazen baş edilemez oluyor. Yaraya göğüs gerenin göğsü yırtılıyor. Dayanamayan ise lanetleniyor. Çünkü bu yaralar, dostum, insanlarca doğru kabul edilenlere ters düşüyor, kabul etmiyor doğruları, uymuyor kurallara. Kurallar var; iyi insan olmanın kuralları, doğru davranmanın kuralları var. Yaralar kural tanımıyor oysa. Delilik, işte bu kural tanımazlıktan çıkıyor. Yarasını gizlemeyen, örtmeyen, onu yaşamak isteyenlere deli deniyor. İyi saklayabilense akıllı oluyor bu dünyada. Oysa delilik herkesin içinde, herkesin beyninde var bir kesik.
...

Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar- Serhan Ergin

Sigarayı bırakamadım, tekrar başladım.
Mevsimler hızla gelip geçiyor. Havalar ısınmaya başladı. Benim mevsimimse sonbahar, kış. Daha iyi hissettim kendimi hep soğuk havalar da. Sonbahar'ın kederli ve hatıraları tazeleyen yanı daha iyi geldi bana. Kış mevsiminde ise karın yağışını hep özlemle bekledim.
"Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar" da aşk ve dostluk dile geliyor. Akıcı, sade ve naif bir kitap. Hissettirdikleri güzeldi.

3 Nisan 2018 Salı

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat

...
Ama dediğim gibi bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler; çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.
...

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat- Stefan Zweıg

Severek okuduğum bir klasik oldu. Stefan Zweıg ilk defa okudum ve duyguları ayrıntılı bir şekide aktarımı hoşuma gitti.

Sigarayı bırakmak çok zor oldu benim için. Hala her gün acaba bir tane içsem mi ya da tekrar başlasam mı sorularıyla geçip gidiyor. İçme potansiyeli taşıyorum her an. Nerdeyse iki buçuk ay oluyor ama ben düşüncesinden hala kurtulamadım. Fakat aynı zamanda tuhaf bir direnme biçimi de sergiliyorum. Kendimi ve sigarayı bir türlü anlayamadım. Ne olacak sonumuz ben de bilmiyorum :)

6 Ocak 2018 Cumartesi

Maveraünnehir Nereye Dökülür?

...
Onu korkutan şeylerin babasının umudu olması, çok uzun sürecek bir iç sıkıntısının temel taşları. Babayla oğul arasında böyle derin farklar olmamalı. Hayat epey zorlaşıyor o zaman. Gitmek de kalmak da işkenceye dönüyor. Ne ev ne iş bulabildiğini öğrenince, bak olmuyor, çık gel, diyecek. Boşuna yorma oralarda kendini. Dedenin hastalığı da malum. Bunu illa ki söyleyecek. Dedesinin yıllardır değişmeyen durumunu onun gidişiyle ilişkilendirmeye çalışmak, neresinden baksan haksızlık. Ama ne denir ki? Babadır en nihayet. Oğlunun, onun ayak izlerine basarak yürümesini istemesi bu coğrafyada kadim bir gelenek.
...

Maveraünnehir Nereye Dökülür?- Engin Barış Kalkan

Gecenin bu saatinde sokağı izliyorum. Issız ve çıkışı olmayan bir sokak. Sokak lambalarını belediye yapmış sonunda. Uzun zamandır karanlık ve tekinsizdi. Sanki şimdi biraz daha aydınlık. Ufak tefek değişikliklerim oldu kendimle ilgili. Sigarayı bırakmaya çalışmak gibi. Bir haftadır bir iki tane dışında içmiyorum. İyi miyim kötü müyüm bilmiyorum. Yirmi üç yıllık bir tiryakilikten sonra bir tuhafım. Eksik ve gerginim. Böyle böyle alışacağım belki de. Bu aralar sık sık ekmek yapıyor, farklı kekler deniyorum. Bana çok iyi geliyor. Kardeşimin çölyak rahatsızlığından dolayı ekmek yapmayı öğrendim sayılır. Ekmeklerim fena olmuyor. Tabi glutensiz unlarla uğraşmak biraz daha zor. Ama zamanla yaptıklarınız güzel olup beğenilince mutlu oluyor, ayrı bir keyif alıyorsunuz. Kıvamının tutması, mayalanması..sabır ve mutluluk birbirini takip ediyor. Dün gece ekmeğimi mayaladım; uzun bir ara verdiğim "Maveraünnehir Nereye Dökülür'ü aldım, tek kişilik koltuğumu pencere camına ve peteğe yapıştırarak çeşitli atraksiyonlarla okumaya başladım. Zaman zaman çok güldüm; zaman zaman satır aralarında kendimi ve bizi gördüm ve gecede dalıp dalıp çıktım. Çok sevdim, çok düşündüm, çok kayboldum. Bu gece de bitirdim. Ne çok şey vardı bizden, yaşamdan. İyi öykülerin insanı nasıl da iyileştirdiğini bir kez daha anladım. Selam olsun.
"Konuş konuş, su sızdıran eski bir musluk gibi". Raymond Carver